Hz. Ali şöyle buyuruyor: "Dünya! Seni boşadım, hem de talak-ı selase ile, bu boşanmanın dönüşü yoktur. Ey Dünya! Benden uzak dur! Dünya! Allaha and olsun ki sana, beni hor ve zebun edesin diye uymam ve teslim olmam!"[5]
Hz. Ali daima dünyanın karşısında, yâni eşyanın karşısında bir isyan ve baş kaldırma durumundaydı. Hiçbir zaman, ruhuna pençe atması için dünyaya müsaade etmedi. "Ben, beni istediğin yere götüresin diye yularımı senin eline vermem" işte bu, tam İslami zühttür, İslami ölçüler doğrultusunda dünyayı terktir. Özgür yaşamak ve kendini dünya nimetlerine satmamaktır.
Hz. Ali (as) yine şöyle buyuruyor:
"Dünya pazarında, iki tür insan vardır: biri kendini satar parasını alır, diğeri de dünyada kendini satın alır ve hür bırakır."[6] Vaktiyle Hz. Ali, kendisinin olan dirhem ve dinarı eline alıp ona bir müddet bakmış ve şöyle buyurmuştur:
"Ey para! Sen avcumda oldukça benim değilsin". Bu, bizim söylediğimizin tam aksidir. Biz, "Para ancak benim cebime girdiği zaman benimdir; elimden çıktığı zaman benim değildir" diyoruz. Oysa Hz. Ali: "Sen benim elimde oldukça benim değilsin" buyuruyor. (Neden) Benim elimde oldukça benim değilsin! Senin malın olmalıyım, senin kölen olmalıyım, seni korumalıyım ki seni harcayayım. Seni korudukça, bekçiliğini yaptıkça sen benim hizmetimde değilsin, benim malım değilsin, çünkü ben senin hizmetindeyim ve ben senin malın olmuşum.
Hz. Ali bir kasabın önünden geçerken, kasap Hz. Ali'yi görünce:
"Bugün pek güzel etler getirdim, arzu ederseniz buyurun alın" dedi.
Hz. Ali:
"Param yok" buyurunca, kasap:
"Onun parası için sabrederim" dedi.
Hz. Ali:
"Ben kendi karnıma sabretmesini söylerim, neden senden et alayım ki sen de parası için bekleyesin? Ben sana bağlı ve borçlu olmamak için karnımı bekletirim" buyurdu
GÜNAHLARA KEFARETTİR GÖNÜLDEKİ KEDER
NİYETLER HALİS OLUNCA AMELLER OLMAZ HEDER
BİRAZ DAHA SABREYLE NELER GÖRECEKSİN NELER
MEVLAM İHMAL DEĞİL İMTİHAN EDER
Hüzünle titreyen gönle ince bir âh dokunur,Kalbi kırık olann kalbine Allah dokunur...
Hz. Ali daima dünyanın karşısında, yâni eşyanın karşısında bir isyan ve baş kaldırma durumundaydı. Hiçbir zaman, ruhuna pençe atması için dünyaya müsaade etmedi. "Ben, beni istediğin yere götüresin diye yularımı senin eline vermem" işte bu, tam İslami zühttür, İslami ölçüler doğrultusunda dünyayı terktir. Özgür yaşamak ve kendini dünya nimetlerine satmamaktır.
Hz. Ali (as) yine şöyle buyuruyor:
"Dünya pazarında, iki tür insan vardır: biri kendini satar parasını alır, diğeri de dünyada kendini satın alır ve hür bırakır."[6] Vaktiyle Hz. Ali, kendisinin olan dirhem ve dinarı eline alıp ona bir müddet bakmış ve şöyle buyurmuştur:
"Ey para! Sen avcumda oldukça benim değilsin". Bu, bizim söylediğimizin tam aksidir. Biz, "Para ancak benim cebime girdiği zaman benimdir; elimden çıktığı zaman benim değildir" diyoruz. Oysa Hz. Ali: "Sen benim elimde oldukça benim değilsin" buyuruyor. (Neden) Benim elimde oldukça benim değilsin! Senin malın olmalıyım, senin kölen olmalıyım, seni korumalıyım ki seni harcayayım. Seni korudukça, bekçiliğini yaptıkça sen benim hizmetimde değilsin, benim malım değilsin, çünkü ben senin hizmetindeyim ve ben senin malın olmuşum.
Hz. Ali bir kasabın önünden geçerken, kasap Hz. Ali'yi görünce:
"Bugün pek güzel etler getirdim, arzu ederseniz buyurun alın" dedi.
Hz. Ali:
"Param yok" buyurunca, kasap:
"Onun parası için sabrederim" dedi.
Hz. Ali:
"Ben kendi karnıma sabretmesini söylerim, neden senden et alayım ki sen de parası için bekleyesin? Ben sana bağlı ve borçlu olmamak için karnımı bekletirim" buyurdu
GÜNAHLARA KEFARETTİR GÖNÜLDEKİ KEDER
NİYETLER HALİS OLUNCA AMELLER OLMAZ HEDER
BİRAZ DAHA SABREYLE NELER GÖRECEKSİN NELER
MEVLAM İHMAL DEĞİL İMTİHAN EDER
Hüzünle titreyen gönle ince bir âh dokunur,Kalbi kırık olann kalbine Allah dokunur...